
Rusya ile Ukrayna arasındaki gerilimin tırmandığı son dönemde bir tarafta uzlaşı çabalarının hız kazandığını belirten uzmanlar, bir yandan olası bir operasyonun etkilerinin tartışıldığına dikkat çekiyor. Doç. Dr. Nergiz Özkural Köroğlu, Türkiye’nin bölgesinde çok-yönlü bir dış politika yürütmeye çalıştığını belirterek ayrıca bölge sorunlarında da etkin ve yapıcı bir rol oynamak istediğinin de görüldüğünü kaydediyor. Türkiye için Rusya ve Ukrayna arasında çıkacak sıcak bir çatışma neticesinde bölgede yaşanacak bir gerilimin hiçbir avantaj getirmeyeceğini kaydeden Doç. Dr. Nergiz Özkural Köroğlu, “Bu nedenle Türkiye’nin bölgedeki tansiyonu düşürmek için dostane arabuluculuk girişimleri oldukça değerlidir.” dedi.
Üsküdar Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Nergiz Özkural Köroğlu, Rusya-Ukrayna gerilimi ve Türkiye’ye etkileri konusunda değerlendirmelerde bulundu.
Türkiye’nin arabuluculuğunu Ukrayna olumlu karşıladı
Doç. Dr. Nergiz Özkural Köroğlu, Rusya-Ukrayna geriliminin tırmandığı son dönemde bir tarafta uzlaşı çabaları hız kazanırken, bir yandan da olası bir operasyonun etkilerinin tartışıldığına dikkat çekti. Doç. Dr. Nergiz Özkural Köroğlu, “ABD, NATO ve Türkiye’nin de devreye girmesiyle diploması trafiği son dönemde iyice yoğunlaştı. Türkiye’nin arabulucu olarak krizde etkin olma çabaları Rusya tarafından çok sıcak bakılmazken Ukrayna tarafından olumlu karşılandı.” diye konuştu.
Öncelikle Rusya, AB ve ABD denkleminin analizi gerekli…
“Türkiye’nin bu krizden nasıl etkileneceğini anlayabilmek için öncelikle Rusya, AB ve ABD denkleminde Ukrayna krizini analiz etmek gerekir” diyen Doç. Dr. Nergiz Özkural Köroğlu, şunları söyledi: “21. yüzyılın başında Rusya’nın başına Putin’in gelmesi ile Rusya yeniden yükselişe geçen bir güç oldu. Avrupa Birliği (AB) ve Rusya arasında eski SSCB ülkelerinin bulunduğu bölgede bir “güvenlik vakumu” ortaya çıktı. Putin ile birlikte, 1990’ların başında ortaya konulan “yakın çevre doktrini” fiiliyata geçti. Eski SSCB topraklarında yeniden etki alanını genişletmeye yönelik bu politika 2004 yılında AB’nin 8 eski SSCB ülkesini bünyesine alması ve Ukrayna’nın AB’nin sınır komşusu olması ile farklı bir boyut kazandı. 2007 yılında Bulgaristan ve Romanya’nın da AB üyesi olmasıyla AB Karadeniz’e kadar uzandı. AB’ye katılan bu ülkeler 1999’dan itibaren NATO üyesi haline de geldiler. Rusya tüm bu gelişmeler karşısında AB sınırında olan Ukrayna, Belarus ve Moldova üzerine daha fazla yoğunlaştı. AB, bu ülkelere üyelik vaadinde bulunmadan nüfuzu altında tutabilmek adına Avrupa Komşuluk Politikası ile “dost çemberi” yaratma adı altında ekonomik yardımlarda bulundu. Bu politikanın altında aslında bu ülkelerin istikrarlı olmaları ve tampon bölge olarak kalmalarının Avrupa açısından avantaj oluşturabileceği düşüncesi yatıyordu.”
Ukrayna’nın Batı kesimi Avrupalılaşmanın etkisinde kaldı
Ukrayna’nın Batı kesiminin, Galiçya bölgesinin tarihsel olarak Avrupa kültürü ile harmanlanmış olmasının da etkisiyle Avrupalılaşmanın etkisi altında kaldığını ifade eden Doç. Dr. Nergiz Özkural Köroğlu, “2004 Turuncu Devrim ve 2013’de Maydan Devrimi ile Ukrayna’nın batı kesiminde AB yanlısı gösteriler gerçekleşti. Ukrayna’daki bu siyasi hareket, pratikte AB tarafından yeterli desteği göremedi ve bu süreçte ülkenin NATO’ya alınması da uygun görülmedi. Rusya, Ukrayna’da kendi politikalarına yakın iktidarların olmasını istediği için ülkedeki Avrupa yanlısı tutumu hoş karşılamadı ve Ukrayna’nın gazını 2004 sonrası birkaç kez keserek kendi etki alanında tutmaya çalıştı. Tüm bunların neticesinde Rusya yeni bir hamle yaparak 2014 yılında Kırım’ı ilhak etti ve Donetsk ile Luhanks’ın bağımsızlıklarını tanıdı. Donbass bölgesinde yıllarca çatışmalar devam etti. İllegal ilhakı işgal olarak niteleyen Batılı ülkeler tarafından Rusya’ya ekonomik ambargolar konuldu ve Rusya ekonomik açıdan olumsuz şekilde etkilendi.” diye konuştu.
Türkiye etkin ve yapıcı rol oynamak istiyor
Türkiye’nin bölgesinde çok-yönlü bir dış politika yürütmeye çalıştığını kaydeden Doç. Dr. Nergiz Özkural Köroğlu, “Ayrıca bölge sorunlarında da etkin ve yapıcı bir rol oynamak istediği de görülüyor. Türkiye, Rusya’nın Kırım’ı ilhakını tanımadı ancak Rusya’ya karşı herhangi bir ekonomik yaptırımda da bulunmadı. Karadeniz bölgesi enerji yollarının geçiş güzergâhı, Kafkaslara açılan kapı ve boğazlar açısından kritik bir bölge, dolayısıyla Türkiye açısından bu bölgenin büyük bir jeostratejik önemi var. Ayrıca son dönemde Türkiye, Karadeniz’de 549 milyar metreküp doğalgaz keşfi yaptı. Montrö Boğazlar Sözleşmesi ile Boğazların ve Karadeniz’in güvenliği sağlanıyor. Türkiye ile Rusya’nın en önemli ortak çıkarlarından bir tanesi Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin korunmasıdır. Türkiye’nin boğazlardaki inisiyatifi bu anlamda önem arz ediyor. Türkiye, Montrö’ye dayanarak 2008 yılında Rusya’nın Gürcistan’daki Osetya ve Abhazya bölgelerine müdahalesi esnasında büyük tonajlı ABD savaş gemilerinin geçişine izin vermedi. ABD’nin Karadeniz’de etkin olmaması Türkiye ve Rusya açısından çıkarların birleştiği bir noktadır. Ancak Türkiye’nin NATO üyesi olduğu da unutulmamalıdır. Türkiye için Rusya ve Ukrayna arasında çıkacak sıcak bir çatışma neticesinde bölgede yaşanacak bir gerilim hiçbir avantaj getirmeyecektir. Bu nedenle Türkiye’nin bölgedeki tansiyonu düşürmek için dostane arabuluculuk girişimleri oldukça değerlidir. Ukrayna bu girişime oldukça sıcak bakarken Rusya’nın görüşmelerde kendisinin tanıdığı Donetsk ve Luhansk yönetimlerinin liderlerinin de olmasını istemesi Türkiye’nin arabulucuk girişimini zora sokuyor.” diye konuştu.
Doç. Dr. Nergiz Özkural Köroğlu, “bir Avrasya gücü” olarak tanımlanabilecek Rusya’nın, her ne kadar ekonomik olarak savaşa girme konusunda çekince yaşayacak olsa da konvansiyonel ve nükleer güçleri bakımından azımsanamayacak bir ülke olduğunu söyledi.
Kaynak: https://www.gazetehaberi.com/guncel/turkiyenin-dostane-arabuluculuk-girisimi-degerli/